okuyorsunuz...
Likidite Riski, Reel Sektor

Şirketlerde Proaktif Likidite Riski Yönetimi


Genellikle şirketler kısa dönem nakit ve likidite riskini aşağıdaki uygulamalar ile kontrol altına alabilmektedir:

  • Tanımlı ve dökümante edilmiş ödeme süreçlerinin varlığı
  • Nakit havuzu sistemi
  • İnsan müdahalesinin sınırlı olduğu otomatik ödeme sistemleri
  • Söz konusu ödeme sistemleri üzerinde tanımlı ve periyodik olarak test edilen kontrollerin varlığı

Bahsi geçen operasyonel önlemlerin yanı sıra, statik likidite rasyoları üzerinden likitide riski analiz edebilmektedir. Söz konusu likidite rasyolarından bazıları aşağıdaki gibidir:

  • Cari Rasyo =Toplam dönen varlıklar/Toplam kısa vadeli borçlar
  • Asit Test Rasyosu = Toplam Dönen Varlıklar- Stoklar/Toplam kısa vadeli borçlar
  • Net İşletme Sermayesi = Dönen varlıklar – Kısa vadeli borçlar

Genellikle likidite riski, şirketin rekabet ettiği şirketlerin sahip olduğu rasyolar ve/veya endüstri ortalamaları dikkate alınıp söz konusu rasyolar üzerinden hedefler konularak yönetilmektedir.

Ancak, yukarıdaki rasyolar ve operasyonel önlemler ile yapılan likidite analizi kısa vadeli bir bakış açısı sağlamaktadır. Söz konusu nakit ve likidite riski yönetimi, kısa vadeli olması, ileriye dönük tahminleri içermemesi ve çeşitli senaryo analizleri ile desteklenmemesi sebebiyle eksik bilgi içermektedir. Özellikle 2008 kredi krizi (aslında likidite krizi demek daha doğru olacaktır) ve şu anda içinde bulunduğumuz Avrupa borç krizi düşünüldüğünde söz konusu nakit ve likidite yönetiminin yeniden gözden geçirilmesi gerekmekte ve dinamik bir nakit ve likidite riski yönetimi devreye alınmalıdır.

Likidite riskinin miktar boyutu olduğu kadar zaman boyutu da bulunmaktadır. Yukarıdaki örnek grafikte de görüleceği üzere şirketin toplam 6 aylık nakit girişi nakit çıkışından fazladır. Tüm giriş çıkışların tahmin değil de bilanço üzerindeki kalemler (alacak ve borç hesapları) olduğunu varsayalım. Bu durumda  yukarıda sözü edilen rasyolar 1’den büyük çıkacaktır ve şirketin herhangi bir likidite sorunu yoktur sonucuna varılacaktır. Ancak dikkat edilir ise aylık bazda Mart ve Nisan ayları için fon ihtiyacı söz konusudur. Kaldı ki likidite riski yönetimi sadece bilançoda taşınan miktarlar ile sınırlı olmayan, tahmin modellerinin da dahil edildiği kapsamlı bir bakış açısını zorunlu kılmaktadır.

 Dinamik Nakit ve Likidite Riski Yönetimi Adımları

i) Nakit Akış Tahmini: Öncelikle şirketlerin bilançoda taşınan büyüklükler yanında kısa, orta ve uzun vadeli nakit akış tahminlerini yapması gerekmektedir. Eldeki varlıkların, net nakit çıkışlarını karşılama oranlarının tespiti açısından, söz konusu tahminlerin alınacak banka kredilerinden bağımsız olması gerekmektedir.

Nakit akış tahminleri yapılırken söz konusu nakit akışları etkileyen risk faktörleri ve bu faktörlerin nakit akışları nasıl etkilediğinin belirlenmesi gerekmektedir. Söz konusu faktörler sadece döviz kuru, faiz oranı veya emtia fiyatları değil aynı zamanda satılan mala olan talebin değişmesi veya türev ürünlerine konu olan teminat çağrısı gibi faaliyet konulu risk faktörlerini içermelidir. Bu risk faktörlerine şoklar uygulanarak farklı senaryolarda nakit akış seviyeleri yeniden test edilmelidir.

ii) Kaynakların Değerlenmesi: Şirketin elindeki likit kaynaklar ile net nakit çıkışlarının ve gerekli olacak olan fon ihtiyacının ne kadar karşılandığı analiz edilmelidir. Öncelikle şirketin belirli bir nakit ve likidite seviyesini belirlemesi ve nakit akış tahminlerinin söz konusu optimal nakit seviyesini dikkate alarak gerçekleştirmesi gerekmektedir.

Öncelikle belirlenen nakit ve fon ihtiyaçlarının hangi kaynaklarla karşılanacağının tespitinin yapılması gerekmektedir. Kaynaklar içsel ve dışsal kaynaklar olarak ikiye ayrılmaktadır. İçsel kaynaklar şirketin sahip olduğu likit ve likit benzeri aktiflerdir. Dışsal kaynaklar ise nakit ihtiyacı söz konusu olduğunda banka kredileri olarak özetlenebilir. Teoride her aktif nakde çevrilebilir. Ancak burada önemli olan söz konusu aktifin nakde çevrilme hızı ve maliyetidir.

iii) İçsel Kaynakların ve Likidite Karşılama Oranının Belirlenmesi: Eğer şirket elindeki aktifi satarak nakit yaratmak isterse, elindeki varlığın hangi koşullarda ve nasıl nakde çevrilebileceğinin tespitinin yapılması gerekmektedir. Aktifin likidite kalitesi, aktifin kısa sürede değerinden bir şey kaybetmeden nakde çevrilebilmesi ile alakalıdır. Söz konusu kriteri de içine alacak şekilde risk faktörleri aşağıda sıralanmıştır:

  • Aktifin fiyatının belirlendiği piyasa koşulları
    • Fiyat hareketliliği ( volatilite)
    • Nakde çevrilebilme hızı ve maliyeti
    • Farklı para biriminde ise döviz kuru riski

Nakde çevrilebilme maliyeti, aktifin kısa sürede nakde çevrilebilmesi için piyasa fiyatına uygulanan iskonto miktarı veya oranı olarak belirlenmektedir.

Eldeki nakde çevrilebilir tüm aktiflere, yukarıdaki risk faktörlerine göre belirlenmiş iskonto oranları (haircut) uygulanmalı ve söz konusu aktiflerin raporlama amaçlı olarak yeniden değerlemesinin yapılması gerekmektedir. Söz konusu değerleme yapıldıktan sonra yukarıda tanımlanan rasyolar kullanılarak dinamik bir likidite rasyo analizi yapılabilir ve şirketin likidite seviyeleri tespit edilebilir.

iv) Dışsal Kaynakların Analizinin Yapılması: Şirket elindeki aktifler ile iki şekilde nakit yaratabilmektedir.  Şirket ya elindeki varlığı satarak nakit yaratabilir ya da kaldıraç yöntemi dediğimiz eldeki varlığı teminat olarak kullanıp banka kredisi kullanabilir. Her iki olasılıkta da eldeki varlığın nakde çevrilme kalitesi yani likidite kalitesi önem arz etmektedir. Bankalar, regülasyona göre (özellikle Basel II kriterleri yürürlüğe girdikten sonra) teminatları teminatın kısa sürede nakde çevrilebilme kriterlerine göre (likidite kalitesine) ağırlıklandırarak değerlendirmeye almaktadır. Eğer şirket eldeki varlığı teminat olarak gösterip kredi kullanarak nakit yaratmak isterse, söz konusu aktiflerinin likidite kalitesini analiz etmek zorunda kalacaktır.

Dışsal kaynak olarak banka kredileri genellikle yaygın olarak kullanılan bir finansman yöntemidir. Şirketin mevcut banka ilişkilerini ve limit koşullarını gözden geçirmesi gerekecektir. Gerektiğinde kısa sürede limit artırımı yapmak her zaman mümkün olmamaktadır. Dolayısıyla şirketin mevcut borçluluk durumu ve gerektiğinde ne kadar borçlanabileceğini gösteren bankalardaki limit durumu ve güncelliği belirlenmelidir.

Eğer içsel ve dışsal kaynakların analizi aynı anda yapılacak ise nakde çevrilebilecek aktifin aynı zamanda dışsal kaynaklara ulaşımı test edilirken teminat olarak değerlendirilmemesi gerekmektedir. Söz konusu durum aynı aktifin iki kere dikkate alınmasına neden olacak ve şirketin yanlış önlemler almasına neden olabilecektir.

v) Acil Eylem Planını İçeren Likidite Riski Stratejisinin Oluşturulması: Yukarıda çerçevesi çizilen analizlere göre şirket belirlenen nakit ihtiyaçlarını, hangi oranda içsel ve hangi oranda dışsal kaynaklar ile, ve nasıl finanse edileceğini belirleyen kapsamlı bir strateji oluşturmalıdır. Belirlenen stratejiler farklı senaryolar ile desteklenmelidir. Söz konusu senaryolar 3 şekilde ele alınabilir:

  • Dışsal senaryolar: Avrupada kredi piyasasının sıkışması gibi borç çevirmeyi tehlikeye sokabilecek güncel, gerçekleşmesi muhtemel ve şirketin kontrolünde olmayan senaryolar
  • İçsel senaryolar: Operasyonel riskler ve şirketin kredi koşullarında kötüleşme ( kredi derecesinin düşmesi gibi)
  • Geçici senaryolar: Endüstri veya ülke özelinde olma ihtimali bulunan senaryolar

Yukarıdaki senaryolara göre belirlenen söz konusu strateji aynı zamanda bu senaryolara göre alınması gerekli aksiyonları içeren acil eylem planını içermelidir. Acil eylem planı, beklenmeyen risklerin gerçekleşmesi durumunda şirketin daha çabuk aksiyon alarak olası maliyetleri düşürmesine neden olacaktır.

vi) Nakit Akış Tahmin Varyans Analizi: Elbette ki özellikle uzun vadeli nakit akış tahmini yapmak her zaman mümkün olamamaktadır. Uzun vadeli nakit akış tahmini yapabilme kapasitesi, şirketin içsel kabiliyetine bağlı olduğu kadar piyasa koşullarına da bağlıdır. Burada yapılabilecek en iyi öneri, tahmin edilen ile gerçekleşen nakit akışlarının birbirleri ile karşılaştırılarak analiz edilmesi (varyans analizi) ve söz konusu analizde ortaya çıkan farkların nedenlerinin araştırılarak bir sonraki tahmin modeline dahil edilmesi olacaktır.

 Sonuç

Şirketler pasif likidite yönetimi anlayışını bir adım ileriye taşıyarak aktif bir likidite riski yönetimini devreye sokmalıdır. Beklenmeyen olaylar gerçekleştikten sonra aksiyon almak ya oldukça maliyetli olacaktır (likidite riski) ya da şirketi yükümlülüklerini yerine getirememe noktasına taşıyacaktır (batma riski). Şirket, nakit seviyesini ve yükümlülüklerini yerine getirebilme durumunu etkileyecek her faktörü değerlendirmeli, analiz etmeli ve alabileceği aksiyonları önceden belirleyerek yönetime düzenli olarak raporlamalıdır.

Reklam

About Gunes Sari

Güneş Sarı, 2007 yılından itibaren Finansal kuruluşlarda Basel II, kredi riski, ve piyasa riski; finansal olmayan kuruluşlarda döviz kuru riski, faiz riski, emtia ve likidite riski konularını içeren çeşitli danışmanlık projelerinde görev almaktadır. Lisans diplomasını Yıldız Teknik Üniversitesi Iktisat Falkütesinde ekonomi alanında alan Güneş, yüksek lisans ögrenimini İsveç Goteborg Üniversitesinde Finans ve Endüstri Ekonomisi alanında tamamlamıştır. Güneş, PwC Amsterdam ofisinde finansal risk yonetimi alaninda çalışma hayatini surdurmektedir. Finansal risk yönetimi üzerine uzmanlığı bulunan Güneş, GARP (Global Association of Risk Professionals) tarafından verilen FRM (Financial Risk Management) sertifikasına sahiptir.

Bir Cevap Yazın

Aşağıya bilgilerinizi girin veya oturum açmak için bir simgeye tıklayın:

WordPress.com Logosu

WordPress.com hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Facebook fotoğrafı

Facebook hesabınızı kullanarak yorum yapıyorsunuz. Çıkış  Yap /  Değiştir )

Connecting to %s

Tum Yazilarim

%d blogcu bunu beğendi: