Genel olarak herhangi bir opsiyon anlaşmasının prim ödemesi olmasından dolayı, opsiyonların diğer swap anlaşmasına göre pahalı olduğu düşüncesi yaygın bir düşüncedir. Her ne kadar, swap anlaşmaları, kullanılması bedava ürünler olsa da, hangi ürünün kullanılması gerektiği ilgili tüm alternatiflerin fayda ve maliyetleri değerlendirilerek yapılmalıdır. Opsiyon sözleşmelerinin prim ödemesinin olması, opsiyon anlaşmasının bir yükümlülük değil bir hak satın alımı olmasından kaynaklıdır. Vadesi geldiğinde koşullar ne olursa olsun swap anlaşmasından doğan yükümlülükler yerine getirilirken, opsiyon sözleşmesinin yerine getirilmesi tamamiyle söz konusu hakkı satın alan kişinin insiyatifine ve tabi ki piyasa koşullarına bağlıdır. Opsiyon anlaşması bu durumda sigorta gibi düşünülebilir. Türev ürün seçimi bu makalede faiz oranı ekseninde değerlendirilmiştir ancak sadece faiz değil aynı zamanda döviz, emtia gibi risk faktörleri içinde aynı koşullar geçerlidir.
Örneğin değişken faizli kredi kullanan ve nakit akış riskini önemseyen bir şirket için risk, faiz oranlarının yükselmesi ve dolayısıyla daha fazla faiz ödemelerinin yapılması olacaktır. Söz konusu şirket, kullandığı değişken kredi için swap veya opsiyon ürünleri arasında karar verecektir. Bu durumda fayda, faiz oranlarının beklentiler dahilinde yükselmesi durumunda şirketin swap veya opsiyon sözleşmelerinden alacağı miktarlar olacaktır. Buradaki fayda analizi hangi ürünün hangi oranda yükselen faiz ödemelerini telafi ettiği ile ilgildir. Opsiyon anlaşmasından doğan alacaklar prim ödemeleri çıkarıldıktan (analize dahil edildikten) sonra değerlendirmeye alınmalıdır.
Swap anlaşmasının maliyeti, her ne kadar ilk bakışta sıfır gibi görünse de, faiz oranının beklentilerin aksine azaldığı durumda, şirketin karşı tarafa ödeyeceği toplam ödeme olacaktır. Opsiyon anlaşmasının maliyeti ise ilgili anlaşmanın prim ödemesidir. Çünkü eğer faiz oranları beklentilerin aksine azalır ise, söz konusu hakkı satın alan şirket opsiyon anlaşmasını yerine getirmeyecek ve sadece prim ödemesini yapmış olacaktır.
Dolayısıyla opsiyon sözleşmelerinin prim ödemelerinden dolayı daha maliyetli olduğunu düşünmek yanıltıcı olabilmektedir. Yapılması gerekli olan, faizlere stres uygulayarak her iki senaryoda maliyet ve faydanın değerlendirilmeye alınmasıdır.
Bunun yanında, farklı opsiyon stratejileri ile prim ödemeleri tek bir opsiyon prim ödemesinden çok daha az bir miktara indirilebilmektedir. Örneğin Cap&Floor opsiyon stratejisi ile, parada bir call opsiyonunun (in the money cap) satın alınması (uzun pozisyon), ve parada olmayan bir put opsiyonunun (out of the money floor) satılması (kısa pozisyon) ile faiz koridoru yaratılabilir. Bu hak anlaşmalarından doğan prim ödemeleri tek bir opsiyon için gerekli olan prim ödemelerinden daha az olacaktır. Çünkü call opsiyonu için ödenen prim ödemesinin bir kısmı, satılan put opsiyonundan elde edilecek prim ödemesi ile telafi edilecektir.
Yukarıda bahsi geçen faiz oranına stres uygulaması ile herhangi bir türev anlaşmasının kullanılması durumunda kayıp ve kazancın belirlendiği duyarlılık analizi dışında, ilgili türev ürünlerinin kullanılması için ilgili türev ürününün işlem gördüğü piyasanın likidite durumu da dikkate alınmalıdır. Bir diğer husus ise bankanın şirkete uygulayacağı limit ve teminatlandırma uygulamasıdır. Farklı türev ürünleri için bankanın şirkete uygulayacağı limit politikası farklılık arz etmektedir. Genellikle opsiyon sözleşmelerinde uygulanan limit kullanımı swap anlaşmasının kullanılması durumuna göre görece daha azdır. Kısaca, opsiyon bir hak, swap anlaşması ise bir yükümlülük ifade etmektedir.
Opsiyonlarda faiz oranlarının düştüğü bir durumda prim maliyeti olan ve daha önceden kazanılan bu hak uygulamaya alınmaz. Ancak swap anlaşması bir yükümlülük olduğu için, faiz oranları düştüğünde gerekli ödemenin bankaya yapılması gerekmektedir. Anapara miktarı arttıkça bankanın şirkete karşı maruz kaldığı kredi riski artmaktadır. Dolayısıyla söz konusu swap anlaşması için gerektiğinde teminatlı satış ve yeri geldiğinde teminatı tamamlama talebi (margin call) uygulaması bankalar tarafından uygulamaya alınabilen yaklaşımlardır. Şirket aynı zamanda ilgili bankada kendisine tahsis edilen türev ürünü kullanımı ile ilişkili limit kullanım oranını ileri vadelerde yapacağı borçlanma stratejisini dikkate alarak değerlendirmelidir.
Genellikle bankalar, CSA (Credit Support Agreement) üzerinden anlaşma imzalamaktadırlar. CSA ile çalışılacak ise bankalar ile imzalanan CSA’ya göre ilgili türev anlaşmasının gerçeğe uygun değeri (marked to market value) banka tarafından şirkete tanımlanan limitin üzerinde olur ise banka ek teminat talebinde bulunmakta veya yeni limit tanımlaması yapılmaktadır. Örneğin herhangi bir swap anlaşmasının banka açısından marked to market değeri 1 milyon $ ve tanımlı limit bu tutarın altında ise, aradaki fark kadar banka ek teminat talebinde bulunmaktadır. Bu durumda herhangi bir anlaşma yapılmadan önce şirket, hem likidite hem de teminat koşullarını gözden geçirmelidir.
Tartışma
Trackbacks/Pingbacks
Geri bildirim: Efektif Fiyat ve Hedge Maliyetinin Hesaplanması « finansal risk yönetimi - Nisan 16, 2012